Bu Blogda Ara

14 Aralık 2010 Salı

Klonlama

Klonlama denilen hadise ileride insanların kanser gibi hastalıklarda sorunsuz bir şekilde organ nakli yapabilmeleri için kendilerinin yedeklerini aldırmasına olanak tanıyacak kadar ahlaksızlığa gidebilmesi muhtemel bilimsel bir çalışma.

Belki de ileride yedeklerimizin uyuşturulup metabolizmaları yavaşlatılarak tıpkı hayvanlar gibi beslenip saklandığı merkezler olacak dünyada. Ya da herkes kendi evine bir yedekleme ünitesi koydurup yedeğini orada saklayacak. Belki hakikaten bu kadar kötü olacağız.

Her neyse, biz işin teknik kısmına gelelim yüzeysel olarak. Bakın anneye anlatır gibi anlatıcam;


Şimdi efendim öncelikle bir kaynak canlımız var bu kopyası çıkarılacak canlı. buna x diyelim.

x canlısından bir beden hücresi alnıyor bu beden hücresinin gelişim saati labaratuar ortamında uygun çevresel faktörler ve dış müdahalelerle geriye alınıp embriyo oluşum zamanına getiriliyor. Daha sonra hücrenin ve dolayısıyla x canlısının genetik kodlarını taşıyan çekirdek hücreden aparılıyor.

Bu noktada işin içine y canlısı giriyor. y canlısı konuyla alakası olmayan bir dişi. Burada y canlısından alınan yumurta hücresinin laboratuvar ortamında hücre çekirdeği ve dolayısıyla tüm genetik içeriği çıkarılıp çöpe atılıyor ya da suyundan pilav yapıyorlardır ne biliym -önemli olan deneyde kullanılmıyor olması. Sonra x canlısından alınan hücre çekirdeği y canlısının yumurtasına enjekte edilerek embriyo oluşturuluyor.

Bu embriyo yetişkin bir z dişisinin rahmine konularak, normal doğum sürecine devam ediliyor. Doğum sırasında o kadar para harcanarak elde edilmiş bir kopyaya zeval gelmesin diye de sezaryen yöntemi kullanılıyor.

Burada önemli noktalardan biri hücrenin içindeki mitokondrilerin kendi dna sı olması. Yani kaynak x canlısının genetik içeriği alınıyor fakat mitokondriler yine y canlısının oluyor.

Yani aslına bakarsanız sanıldığının aksine hücrelerin %100 oranında kopyalanamadığını söyleyebiliriz.

Hiç yorum yok: